
İçinde bulunduğumuz süreçte, pandemik koronavirüs salgını (COVİD-19) nedeniyle ülkemizde ve dünyada geniş çaplı karantinalar uygulanmaktadır. Toplum sağlığını korumak için uygulanan bu zorunlu izolasyon sürecinde bazı olumsuz ruhsal sonuçlar yaşayabilmekteyiz. Bağımsızlığımızı kaybetmek, sevdiklerimizden ayrı kalmak, hastalığın durumuyla ilgili söz konusu olan belirsizlik hali ve sürekli evde bulunmaktan dolayı can sıkıntısı yaşayabiliriz. Ayrıca, evde uzun süre kalma ve açık havadan mahrum olmaya bağlı olarak ani duygu değişimleri de deneyimleyebiliriz.
Koronavirüs (COVID-19) sebebiyle evlerimizde kaldığımız bu dönemde çeşitli psikolojik problemlerle karşılaşabiliriz. Stres, kaygı, depresyon vb. sorunlar yaşanabileceği gibi stresle tetiklenen biyolojik mekanizmaların yüksek düzeyde aktive olması, vücutta domino etkisi başlatarak birbirine bağlı pek çok mekanizmanın da olması gerekenden fazla çalışmasına neden olabilir.
Olağandışı bir durum söz konusu olduğundan çeşitli ruhsal bozuklukların belirtilerini göstermek, şu an için geçici ve normal kabul edilebilir. Bu süreçte kaygı duymak, normal bir süreçtir ve patolojik değildir. Ek olarak, hastalık sebebiyle sinirlilik, öfke, korku, üzüntü gibi karışık ve olumsuz duygular yaşayabiliriz. Pandemiden önce herhangi bir ruhsal bozukluk tanısı almamış kişilerin bu süreci psikolojik açıdan daha rahat atlatabileceği beklenmektedir. Yaşanılan bu rahatsızlık verici duygu durumları, kişilerin yapması gereken işleri tamamen engellemiyor, ilişkilerini sekteye uğratmıyor ve işlevselliğini bozmuyorsa, şu an için patolojik sınıra varmadığı söylenebilir.
Olayın, anlık düşüncelerimizi ve duygusal tepkilerimizi kontrolümüz dışında etkilemesi doğal ve normaldir. Öte yandan, davranışlarımızı, kararlarımızı ve olaya bakış açımızı kontrol etmek bizim elimizdedir. Bu noktada virüsün yarattığı psikolojik durum; kişilik özelliklerine, kişinin olumsuzluklara karşı olan tepkileri ve tecrübelerine göre değişse de bu durumun sadece bizim başımıza gelmediğini, tüm ülkenin hatta dünyanın aynı süreçlerden geçerek aynı zorluklarla başa çıkmaya çalıştığını, kısacası yalnız olmadığımızı kendimize hatırlatmak faydalı olacaktır.
Psikolojik Dayanıklılık: Psikolojik sağlamlığımızı artırmaya yönelik atacağımız her adım, sürecin elimizden geldiğince en iyi şekilde atlatılmasına ve tekrar olağan hayatlarımıza döndüğümüzde adaptasyonun daha hızlı ve kolay olmasına yardımcı olacaktır.
Psikolojik Dayanıklılığı Arttırmanın Yolları:
1) Virüsle ilgili gelişmeleri ve bilgilendirmeleri takip ederken mümkün olduğunca asılsız, yanlış ve fazla bilgiden uzak durmak gereklidir. Edineceğimiz fazla bilgiler ekstra kaygı ya da strese neden olabileceğinden bilindik ve güvenilir haber kaynaklarını takip ederek aşırı kaygılanmayı önleyebiliriz.
2) Çevremizle iletişim halinde kalmalı, sosyal bir varlık olduğumuzu unutmamalı ve mümkün olduğunca sevdiklerimizle haberleşmeliyiz.
3) Mümkün olduğunca günlük rutinlerimizi korumaya çalışmak, yemek ve uyku düzenimizi bozmamak, evde geçirdiğimiz vakti en verimli hale getirebilecek ve keyif aldığımız çeşitli hobiler edinmek ve bunları uygulamak önemlidir.
4) Fiziksel hareketliliğimizin kısıtlandığı bu dönemde evde yapabileceğimiz çeşitli egzersiz planları oluşturmak kendimizi daha iyi hissetmemize yardımcı olabilir.
5) Zihnimizin farklı uğraşılara odaklanmasını sağlayabiliriz. Evden işimizi sürdürmek, evdeki diğer işlerle ilgilenmek, kitap okumak, film/dizi vs. izlemek gibi eylemlerle ve bunların dışında kalan olağan zamanlarda da evde gerçekleştirebildiğimiz hoşumuza giden etkinlikleri yaparak daha iyi hissedebiliriz.
Son olarak ; Bütün dünyada bu pandemiyi deneyimleyen insanların önemli bir kısmı, yaşadıkları döneme böyle bir salgının denk gelmiş olmasından dolayı kendilerini şanssız hissediyor olsalar bile, geleceğe baktığımızda kendimizi iyimser hissetmek için halen iyi sebepler olduğunu unutmamakta fayda var.
Daha iyi iletişim imkanları, daha gelişkin teknolojiler, daha eğitimli toplumlar, bize söz konusu sorunla baş etmek için elimizde etkili silahlar olduğu duygusunu veriyor. Çaresizlik duyguları baskın olduğunda, bu sorunla baş etmeye ilişkin kaynaklarımızın eskiye oranla çok daha fazla olduğunu hatırlamak, iyimserlik için iyi bir başlangıç noktası olabilir.
Canan AKGÜN